Bu ayın “geriye bakış” blogunda, şimdiye kadarki en sevdiğim Olimpiyat hikayelerinden birini paylaşmak istedim. Şu anda hiçbir maçın olmadığını biliyorum ama hikaye atletizmin ötesine geçiyor ve her şeyden çok insan ruhuyla ilgili.
Bugün sizinle paylaşıyorum çünkü geçenlerde biri tweet attı ve ben onu yazdığımı ya da ne hakkında olduğunu başlığa dayanarak bile unuttum.
Bu yüzden yazıyı benim değilmiş gibi okuyunca hikayeye yine ağladım.
Bir baba olarak bu hikaye benim için çok şey ifade ediyor.
Ancak bir eğitimci olarak, kariyerimin en kötü noktalarından bazılarını ve harika meslektaşlarımın ve yöneticilerin beni nasıl ayağa kalkabileceğimi bilmediğim bir zamandan nasıl kurtardığını da düşünüyorum. Aşağıdaki videodan alınan dersler, durumlardan biri veya her ikisi için bir hatırlatma olabilir.
Aşağıdaki hikayeyi biliyor olabilirsiniz veya bilmiyor olabilirsiniz.
Her iki durumda da, gününüzü daha iyi hale getireceğine söz veriyorum.
İtibaren Vikipedi:
Derek Anthony Redmond (3 Eylül 1965 doğumlu) emekli bir İngiliz atlet. Kariyeri boyunca 400 metre sprint için İngiliz rekorunu elinde tuttu ve Dünya Şampiyonalarında ve Avrupa Şampiyonalarında 4 × 400 metre bayrak yarışında altın madalya kazandı.[1]”
Beni Derek Redmond’un hikayesine geri getiren şeyin ne olduğunu bilmiyorum ama bunun nedeni kazandığı bir yarış değil, en son ölü olarak bitirdiği bir yarış.
Hala en sevdiğim Olimpiyat anı olan 1992 Olimpiyatlarından bu videoyu izleyin.
Burada kim soğan kesiyor?!?! Redmond tekrar ayağa kalktığında çok duygusal ama babası ona yardım etmek için piste çıktığında, dünya bu.
Bir insan kaç yaşında ya da ne kadar başarılı olursa olsun, her zaman bir başkasının çocuğudur.
Bu her zaman düşündüğüm bir şey.
Bu video hakkında sevdiğim birkaç şey daha var:
1. Size yarışı kimin kazandığını söyleyemem ama hala Derek Redmond’u hatırlıyorum. Bazen yarışı bitirmek yapabileceğimiz en güçlü şeylerden biridir.
2. Zor zamanlar geldiğinde, sevdiklerinizin desteği dünyalara bedel olabilir. Başarılı olmanızı isteyen ve tökezlediğinizde yanınızda olan insanları arayın. Hayatınızdaki insanlar yere düştüğünüzde sizi tekmeliyor mu, neşelendiriyor mu, yoksa ayağa kalkmanıza yardımcı olmak için oradalar mı?
3. Bu hikaye neredeyse 30 yaşında ve hala hatırlıyorum. Bu bize, zorluklarla başa çıkma hikayelerimizin başkalarında bir ömür boyu yankılanabileceğini hatırlatır.
Sadece başkalarıyla paylaşmak ve kendimi tekrar ziyaret etmek istediğim bir şey.
Kaynak : https://georgecouros.ca/blog/archives/13787